Yıllık arşivler: 2014

Ego Savunma Mekanizmaları

Tüm savunma mekanizmaları bastırmadır, çarpıtmadır, yön değiştirmedir.

  • Enerjiyi süperego kabul edecek şekilde boşaltıyor.
  • Az miktar ruh sağlığını koruyor.
  • Çok miktarı ruh sağlığını bozuyor.
  • Hepsi bilinç dışıdır.
  • Hiçbirinin farkında değiliz.Kimse “Dur bi hayal kurayımda mutlu olayım” diyerek mutlu olamaz.
  • Hepsinin altında bastırma ve yön değiştirme vardır.Gerçek enerji, cinsellik ve saldırganlık bastırılıyor.Sonra yüzeye çıkıyor.
  • Hepsi gerçeği çarpıtır.
  • İd ve süperego çok sert çatıştığı zaman savunma mekanizmaları harekete geçer.Cinsellik ve saldırganlık anında.
Savunma MekanizmalarıTanımNot
BastırmaUnutmak demektir.Basit bir şeyle bilinç öncesine atılır.Ciddi olan anılar ve yaşantıları kişi bilinç dışına atıp kurtulur.Bir kişi sevmediği işi yapmayı unutur.Örneğin bir çocuk kitaplığını düzenleyecek, düzenlemeyi istemiyorsa unutur.
Bir çocuğun kıskançlıktan dolayı çocukken kardeşine duyduğu öfke ve nefret duyguları bilinç dışına gider ve birdaha da hatırlamaz.
Yön DeğiştirmeEnerjiyi gerçek nesneye değil, farklı nesnelere yönlendirip boşaltmaktır.Kişi amirine kızar, astını fırçalar.Öğretmen kocasına kıza, sınıftaki çocuğu azarlar.Birine kızınca tabak kırmak, duvarı yumruklamak yön değiştirmektir.
Karşıt TepkiKişinin kendisine var olan duygu ve düşüncenin tam zıttı davranarak enerjiyi boşaltmasıdır.Kişide aslında çok yoğun saldırganlık dürtüsü varsa tam tersi yönde aşırı nazik olarak davranır.
Yadsıma(İnkar)Var olan duygu ve düşünceyi ya da durumu yok saymak, inkar etmektir.Çocuklar bunu çok sık yapar.Çocuğun anne – babası boşanır.Çocuk bunu onlar kavga etti, barışacak şeklinde yorumlar.Yaşlılar da çok kullanır.Eşlerinin ölümlerini kabul etmezler.Eşleri ölünce masaya hala tabak koyar, eşlerinin elbisesi ile uyurlar.(Ne b*ktan bi durumdur be)
Neden BulmaRahatsız eden durum ya da duyguyu bir nedene bağlayıp rahatlamaktır.“Niye kaldın?” şeklinde sorulunca,
“Hoca bana taktı.”, “Sorular zordu.”, “Herkes kaldı.” şeklindeki cevaplar neden bulmaktır.
YansıtmaKişinin kendisinde var olan duygu ve düşünceyi karşı tarafa atıp abartılı olarak karşı tarafta görmesidir.İlkokuldaki öğrenci sürekli “Öğretmenim kopya çekiyor!” şeklince edepsizce şikayetinin arkasında aslında kendisinin daha çok kopya çekme isteği vardır.Kendi çekemediği için şikayet eder.
Freud’a göre dedikodu yapmak ve röntgenciliğin arkasında da yansıtma vardır.
Bir kişi sürekli, “Şu böyle ahlaksız”, “Bu böyle ahlaksız” şeklinde konuşuyorsa aslında öyle davranmayı çok istemektedir.Ancak yapamadığı için karşı tarafta abartılı olarak görüp dedikodu yapmaktadır.
Ya da birisi için sürekli “Rüşvetle zengin oldu” diyen bir kişinin kendisi de aynı durumdadır.
YüceltmeTamamen olumlu bir mekanizmadır.Yüceltme enerjiyi tam olarak toplumun kabul edeceği şekilde boşaltır.Kişide yoğun olarak saldırganlık dürtüsü varsa boksör olur, tekvandocu olur, kasap ya da avcı olup bu enerjiyi bir şekilde boşaltır.
Çok yüceltilirse cerrah olarak, dişçi olarak boşaltır.
Cinsel dürtüsü çok yüksek olan kişi aşk, roman ve şiirler yazarak bu durumu yüceltir.
Ödünleme(Telafi)Bir alandaki eksikliği başka bir alanda abartılı yaşayıp giderme.Çocuğun akademik yaşantısı bozuksa sportif faaliyetlerde aşırı yüklenip çok başarılı olur.
Kişinin özel hayatı bozuksa iş hayatına çok zaman ayırır.
Kişinin çocuğu yoksa gidip yetimhanede çalışması ödünlemedir.
GerilemeEgonun bir duyguyla ya da yeni durumla baş edemediği taktirde önceki evrelere dönmesidir.Çocuğun kardeşi olur, çocuk altını ıslatır.
Yetişkinler gerilemeyi en basit durumda ağlama olarak sergilerler.Bu şekilde kişi bebekliğine geri döner.
Yetişkinlerin bağırıp çağırmaları, kavga etmeleri, çocuk gibi konuşmaları gerilemedir.
Hayal KurmaHayal kurup rahatlamaktır.Kişi mutlu olduğu, zengin olduğu hayalini kurar.
BedenselleştirmeEgonun problem durumunda bedende bir hastalık çıkarıp kafasını onunla meşgul eder, gerçek sorunu böylece unutur.Bu mekanizmada beden tamamen normaldir ama kişi kendisini hasta hissetmektedir.Panik atak bunun tipik örneğidir.Bireyin dolaşım sistemi tamamen normaldir ama kişi kalp krizi geçiriyormuş gibi hissetmektedir.
Histeri nevrozu bunun tipik örneğidir.Kişi sürekli bayılma ve fenalaşma nöbetleri geçirir.Kişinin sinir sistemi normaldir ama yürüyemiyor ya da sürekli bayılıyordur.
KetlenmeEgonun yeni durumla baş edemeyince hareket edemez durumda kalmasıdır.Bedenleştirmenin bir türüdür.Savaştaki asker cepheye sürülünce kaskatı kasılır kalır.
Trafikte karşı karşıya gerçerken arabayı gören kişi karşıya koşmak yerine olduğu yerde kalır.
PolyannacılıkHer şeyin iyi yönünü görmektir.Birey bineceği şehirler arası otobüsü kaçırır.”Olsun her işte bir hayır vardır.Belki kaza yapacaktı.” gibisinden yobazca bir iyi düşünce gerçekleştirir.
Çilecilik(Asetizm)Polyannacılığın tersi, sürekli karamsar olmak, karamsarlıktan zevk almaktır.Ergenlikte çok görülür.Kişi eğlenmek ister.Gezip tozmak, cinselliği yaşamak ister ama yapamaz.Çünkü süperego baskındır.Bu durumda bunalım takılır.Arabesk takılır.
Hint fakirleri buna örnektir.
Duygusal İzolasyonKişinin duygulardan çok etkilendiğinde hiç etkilenmiyormuş gibi yapması, yani kişinin kendisini tüö duygulardan soyutlamasıdır.Geçimsizliğin olduğu evlerde çocukların sık kullandığı mekanizmadır.Evde kıyamet kopar, çocuk birşey yokmuş gibi davranır.Oynamaya devam eder.Aslında o çocuk bu durumdan çok etkileniyordur.
Kişi cenazeye gider, çok katı görünür.Aslında herkesten çok etkilenir.
DışsallaştırmaPsikanaliz fobi ve korkuları böyle açıklamaktadır.Ego bireyi rahatsız eden duyguyu dışarıda bir nesneye yönlendirip kendinden dışarı atar.Onunla meşgul olup gerçek duyguyu ya da düşünceyi görmezden gelir.Terlikten, ağaçtan ya da ruhsal şeylerden korkmak gibi korku ve fobiler buna örnektir.
BölünmeOlayları sanki sizin içinizde başka birileri yaşıyormuş gibi yaşamaktır.İlerlemiş hastalık hali kişilik bölünmesidir.“Ben nasıl olduda ortalığı birbirine katarım, anlamıyorum, hiç öyle biri değilim” şeklindeki ifadeler buna karşılık gelir.
EntelektüalizmHer şeyi duyguları bile akıl ve mantıkla açıklamaktır.Bilim insanları çok sık kullanırlar.Mutluluk beyindeki seretoninin artmasıdır.
Saldırganlık nedir?Adrelanil hormonunun yükselmesidir.
Özgecilik(altturizm)
Süperego çok baskınsa kişinin sürekli başkalarına yardım etmesi sürekli fedakarlık yapmasıdır.Kişinin sürekli yardımlaşma derneklerinde çalışması buna örnektir.
Kopma-ÇözülmeBir olayın kişiyi çok rahatsız ettiği durumda o ortamdan kopmasıdır.
Belli anıları bilinçsiz olarak silmektir.
Örneğin kişinin çocukluğu kötü geçtiyse çocukluğundaki belli anıları siler.
İlerlemiş hali ciddi anlamda psikiyatrik bozukluktur.
ÖzdeşleşmeBir gruba ya da bir özelliğe kendini aşırı hissetmedir.Kişi kendisini bir takımın taraftarı olarak takımından söz ederken biz şeklinde konuşur.
Kendisi yüksek öğrenim yapmamış, kızı doktor olan bir baba sürekli “Benim kızım doktor.” der.
Kişi oy verdiği partinin her söylediğini düşünmeden kabul edip partisinin hiçbir hatasını kabul etmez.
SaplantıHayat boyu bir duygu, düşünce ya da harekete kilitlenip kalmaktır.Kişi temizliğe aşırı önem verdiği için iş yerinde, özel ilişkilerinde hep temizlikle ilgili şeyler arar.
Babasını aşırı seven bir kız babasının tüm özelliklerini taşıyan bir erkek arar.
İlkel İdealleştirmeKüçük bir şeyi aşırı abartmaktır.Evlenmek istemeyen bir kız “Bu çocuğun yüzünde ben var, ben onunla evlenemem.” gibi bahaneler bulur.
Bir öğrencinin “Bu kız bana baktı, benden hoşlanıyor.” demesi.
DeğersizleştirmeEgonun bir şeye sahip olamadığında ya da elde edemediğinde kendini korumak için o nesne ve durumu önemsizleştirmesidir.Parası olmayan bir kişi “Para her şey değildir.” der.
Okuyamamış bir kişi “Okuyanlar adam değil.” der.

Yansıtma ve Neden Bulma mekanizmaları birbirinden ayrılırken neden bulmada bir nedene bağlayıp rahatlamak söz konusudur.Yansıtmada ise kişi kendinde var olanı karşı tarafa atar.Kişi kendinde var olanı karşı tarafa attığı için mutlaka küçümseme, aşağılama ifadeleri geçer.

Yüceltme ve Ödünleme ayrımı yapılırken yüceltmede enerji aynı alanda toplumun kabul edeceği şekilde boşaltılmaktadır.Saldırganlık dürtüsü, dövüş sporları yaparak ya da avcı olup hayvanları öldürerek boşaltılmaktadır.Ödünlemede ise bir alandaki eksiklik farklı bir alandaki abartılı yaşantı ile boşaltılmaktadır.

Freud – Psikodinamik Kuram

Freud bu kuramında ise bireyi hareket ettiren güçleri incelemektedir.

Bireyi hareket ettiren temelde üç büyük güç vardır.Bunlar;

  • Yaşam Enerjiler(Açlık, susuzluk, sıcaktan ve soğuktan kaçma vb..)
  • Cinsellik Enerjisi
  • Saldırganlık Enerjisi

İd herhangi bir şeye(örneğin suya) ihtiyacı olduğunda id bu ihtiyacını gidermek için bir miktar enerji ayırır.Bu enerjiye bizimde bildiğimiz “dürtü” denmektedir.Ego bu enerjiyi su arayıp, bulup, içerek boşaltır(Katharsis).Böylece birey susuzluk ihtiyacı oluncaya kadar rahatlar.

Şimdi bahsedeceğimi aklınızda şematize etmeniz uygun olacaktır.

İdin herhangi bir şeye ihtiyacı olduğunda bu ihtiyacı gidermek için belli bir miktar enerji ayırır.İşte bu enerjiye dürtü denir.Bu enerji ihtiyacı karşılamak için gidip boşaltılır.Enerji boşaltıldığı için organizma rahatlar.Tekrar ihtiyaç oluncaya kadar bu rahatlama durumu devam eder.Sonra tekrardan başa sarar ve id bir şeye ihtiyacı olduğundan enerji ayırır.Bu paradoks sürekli böyledir.

Vücudun temel ihtiyaçları(VTİ) açlık, susuzluk, sıcaktan ve soğuktan kaçma gibi durumlar söz konusu olunca bunları gidermek için id tarafından ayrılan enerji(dütrü) düşüktür.Su içmek için kişi, markete gidip su almaya yetecek kadar enerji ayırır.

Cinsellik ve saldırganlığa gelindiğinde durum değişir.

Saldırganlık için id çok yüksek miktarda enerji ayırmaktadır.Kişi bu enerjiyi boşaltırsa sorun yoktur.Birey kişiye saldıracağı zaman id çok yüksek miktarda enerji ayırır ancak karşı tarafın silahı varsa ego bireyin saldırma davranışını durdurur.Bu durumda ayrılan enerji, enerji boşaltılamadığı için bilinç dışına gider.

Biri çocuğa saldırmaktadır.Çocuğun idi karşı tarafa saldırmak için çok yüksek miktarda enerji ayırır ancak saldıran kişi çocuğun annesi ise çocuğun süperegosu çocuğun saldırma davranışını durdurur.Bu durumda da ayrılan enerji boşaltılamadığı için bilinç dışına gider.

Bilinç dışına atılan saldırganlık enerjisi bilinç dışında durmaz.Yön değiştirip yüzeye çıkar.Saldırganlık enerjisi yıkıcı enerji olduğu içün yüzeye savaş, askerlik, polislik ve spor gibi şekillerde çıkar.

Cinsellik için de id sürekli ve yoğun enerji ayırmaktadır.Bu enerji boşaltılırsa sorun yoktur.Ancak boşaltılamazsa bilinç dışına gider.Libido, yani cinsellik enerjisi yapıcı enerji olduğu için yüzeye yapıcı güçler olarak çıkar.Libido bilinç dışından yön değiştirip yüzeye sanat, bilim, felsefe şeklinde çıkar.

En büyük psikodinamik güç, savunma mekanizmalarıdır.

Savunma mekanizmalarının ortak özelliği, süperegonun kabul edeceği  şekilde egonun enerjiyi boşaltmasıdır.

Bir sonraki yazımızda savunma mekanizmalarına değinelim.

Freud – Topografik Kuram

Bu kuramda Freud, anıların duygu, düşünce ve davranışlarımızı nasıl etkilediğini inceler.

Bu kuramda da kişiliği,

  • Bilinç
  • Bilinç Öncesi
  • Bilinç Dışı(Bilinç Altı)

olarak üçe ayırmaktadır.

Bilincin BölümleriÖzellikleriDavranışlar Üzerinde Etkileri
BilinçBireyin tamamen farkında olduğu yaşantılar, anılar, duygu ve düşünceler.
Bilinç Öncesiİstenmeyen ya da aşırı duygusal bir durumdayken kaydedilen anılar buraya atılır.
Örneğin sevilmeyen bir arkadaşla yapılan bir buluşma unutulur.Bu anı bilinç öncesine gider.
Aşırı duygusal bir durumda iken kaydedilen anılarımız da buraya gider.
Örneğin öğrenci aşırı panik halinde girdiği sınavda ne yaptığını hatırlamaz.Bunlar da yine bilinç öncesine gitmiştir.
Bilinç öncesindeki anılar üzerinde biraz düşünülünce ya da aradan zaman geçince kendiliğinden yüzeye çıkarlar.
Aradan zaman geçince ya da üzerinde çok düşünülünce buradaki anılar bilinç yüzeyine kendiliğinden çıkar.
Bilinç DışıHiç hatırlanmayan, hatırlanması mümkün olmayan konular buraya gider.Travmatik yaşantılar(örneğin, Allah muhafaza kaza yapıp birinin ölümüne neden olmak gibi) buraya atılır ve birdaha da hatırlanmaz.Eğer hatırlanırsa süperegonun kişiyi çok sert cezalandıracağı anılar(örneğin, annesi kişiyi dışladığı için kişinin annesine karşı duyduğu kin ve nefret duyguları) buraya atılır ve birdaha hatırlanmaz.
Bu tür anıların sayısı fazladır ve burası kişiliğin en büyük bölümünü oluşturur.

Birdaha orjinal hali hatırlanmıyor.

Hatırlansa süperego çok sert cezalandırır.

Bu anılar günlük yaşamda iki şekilde yüzeye çıkar.
Rüya ve Dil Sürçmesi

Anne çocuğu sevmediği taktirde anne sevgisine duyulan büyük ihtiyacın yarattığı eksiklik bilinç dışına gider.Bu duyguların buraya gitmesi yok oldukları anlamına gelmez.Yön değiştirip yüzeye çıkar.Örneğin, sevgi eksikliği yüzeye genellikle ilgi çekme ihtiyacı olarak çıkar.Kişi çocukluğunda baskı altında büyüdü ise bunun yarattığı sıkıntı ve rahatsızlık bilinç dışına gider ve bu anı yön değiştirip yüzeye lider olma isteği olarak çıkar.
Bilinç dışı bireyin tüm yaşamını belirleyen yerdir.

Freud – Yapısal Kişilik Kuramı

YAPISAL KİŞİLİK KURAMI
Kişiliğin öğelerini ya da mekanizmalarını ele alır.
İD(Haz İlkesi)
  • Bebek dünyaya id ile geliyor.
  • Doğuştan gelen kişilik mekanizmasıdır.
  • Vücudun temel ihtiyaçları(açlık, susuzluk, acıdan kaçma), cinsellik ve saldırganlık idin içindedir.Bebek dünyaya bunlar ile gelir.
  • İhtiyaçların derhal giderilmesini ister.Bireyin susuzluk ihtiyacı varsa derhal su içmesi, açlık hissiyatı varsa derhal yemek yemesi gerekir.Ertelenmesi söz konusu değildir.
  • Akıl ve ahlak dışı kişilik bölgesidir.Hayvanlarla ortak olan kişilik bölgesidir.
  • Vücudun ihtiyaçlarını karşılayıp haz almaya yönelik çalışır o yüzden diğer adı haz ilkesidir.
  • İd’in en büyük özelliği, enerji kaynağı olmasıdır.Organizma tüm enerjisini idden alır.Freud’a göre en karmaşık davranışın altında sonuçta idin enerjileri vardır.
  • Herkeste eşittir.Ben karıncayı bile incitemem, cinsellik istemiyorum gibisinden sözler hikayedir.Her ademoğlunda eşit olduğu için temel fıtri insan ve hayvani özellikler bu nezaketlerin ne kadar yalan olduğunu göstermektedir.
  • Akıl dışıdır ve ahlakta yoktur.
  • Enerji kaynağı olmasıdır.Bütün enerjilerin kökeninde bu vardır.
Ayakkabı al
EGO(Gerçeklik İlkesi)
  • Problem çözme demektir.
  • Doğum anında idin ihtiyaçlarını karşılamak için problem çözme mekanizması olarak ego oluşmaya başlar.
  • Ego, idin ihtiyaçlarını karşılamak için gerçek durumu değerlendirir.İdin suya ihtiyacı olduğunda su arayıp bulur, bunu yaparken de fiziksel koşulları yani gerçekliği değerlendirir.Buna “Gerçeklik İlkesi” denir.
  • Gerçeklik İlkesi, ortamı değerlendirmektir.
  • Ego tamamen akıllıdır ancak ahlaksızdır.
    Örneğin, 5 yaşında bir çocuğun kardeşi olduğunu düşünelin.İdden gelen talep aşırı kıskançlıktan dolayı “Git şunun ağzını yüzünü kır!” olacaktır.İşte tam bu noktada idden gelen bu talep doğrultusunda ego devreye girer ve “Annem ve babam diğer odaya geçsin öyle saldırayım…” telkininde bulunur.Gördüğünüz gibi durum değerlendirmesi yaptığından dolayı oldukça akıllıdır lakin ahlaktan söz edilemez.
    Ya da
    Bir pastanede İDden gelen “Şuradan bir tatlı aşır” talebi olacaktır.Ego bu durumda devreye girecek “Satıcı kafasını çevirsin, o zaman aşırırım ve yerim” uyarısını yapacaktır.
    Dolayısıyla ego tamemen akıllı ama ahlaksız bir kişilik bölümüdür.
  • Ego İdden gelen talepleri karşılarken gerçeği değerlendiriyordu.Bu değerlendirme sonuçlarında gerçek koşullar uygunsuz olabilir.O yüzden ego idden gelen talepleri bastırabilir, yön değiştirebilir, erteleyebilir.Egonun gerçek durumu dikkate alarak idden gelen talepleri ertelemesi, bastırması ve yön değiştirmesine ikincil süreçler denir.
  • İlk problem çözme yolu ağlamaktır.
  • İdden gelen talepleri karşılamak için planlı ve programlıdır.
  • Tamamen akıllı ama tamamen ahlaksızdır.
  • İd ile Süperego çatışmasında denge kurar.(Buna yazımızın devamında değineceğim)
Uygun kaliteli ve ucuz olsun
Süper Ego(Üst Benlik, Kusursuzluk)
  • İçinde yaşanılan toplum kuralları, toğlumun bireyden beklentileri ve anne babanın çocuğu yetiştirme tarzı içselleştirilince süperego haline gelir.
  • Süperego Vicdan ve Ego İdealleri olmak üzere iki bölümden oluşur.
  • Toplum kuralları içselleştirilince vicdan haline gelir.Vicdanın en büyük özelliğide kişiyi çok sert cezalandırır.Yardımlaşma, toplumun kuralıdır.Birey bu kuralı içselleştirip kendi kuralı haline getirince, yardıma ihtiyacı olan birini görüp de yardım etmediğinde rahatsız olur.İşte bu da vicdanın cezalandırmasıdır.
  • Freud’a göre vicdan kişiyi iyi yapan kısımdır.
  • Ego idealleri toplumun bireyden beklentileridir.Buradaki idealler, büyük bir sanat eseri yaratmak, büyük bir buluş yapmak şeklinde düşünülmelidir.Bunlar toplumun bireyden beklentileridir.Toplum bireyden, evlenip çoluk çocuk sahibi olmayı, bir iş sahibi olup saygı gören birey sahibi olmasını bekler.
  • Süperego kişiliğin ahlaklı ama akılsız bölümüdür.Toplum kuralları genellikle akıl dışıdır.”Otobüste yaşlılara yer ver.Neden?Bilmiyorum ama öyle.”Gördüğünüz gibi tamamen ahlaklı ama tamamen akılsızdır.
  • Süperego ceza demek.
  • Kişiliğin ahlaklı bölümüdür.Bireyi iyi yapar.
  • Tamamen ahlaklı ama tamamen akılsızdır.
Herkes ayakkabıyı beğensin

Bu üç mekanizma her türlü duygu, düşünce ve davranışımızla birlikte çalışırlar.Her türlü duygu düşünce ve davranışımızda bunlar birlikte çalışırlarken içinde bulunulan koşullara göre ya süperego, ya ego ya da id baskındır ama mutlaka üçününde etkisi vardır.

Hangi öğenin baskın olacağı durumlara göre değişiyor.Ama mutlaka üçününde etkisi olacaktır.

Örneğin, “elbise neden alınır?” sorusunu soralım.
“Sıcak ve soğuktan korunmak için” derseniz idin etkisiyle,
“Modaya uygun olsun, insanlar üstümde görünce beğensin” derseniz süperego etkisiyle,
“Hem ucuz olsun, hemide dayanıklı olsun” dersenizde ego etkisiyle….
Gördüğünüz gibi elbise alma davranışınızda bile üç mekanizmanında etkisi vardır.

Yukarıdaki tablomuzda egonun denge kurmasından bahsettik.Şimdi onu açıklayalım.

Egonun Denge Görevi

Bu üç mekanizmaya baktığımız id ve süper ego en basit durumlarda bile çatışırlar.

Buna en basitinden örnek vermek gerekirse,
İdden derhal su içilmesi konusunda talep gelir.Süperego ancak bardakla içilebileceğini söyler.
Ya da
İdden derhal tuvaletini yapması şeklinde bir talep gelir.Süperego ancak tuvaletin tuvalette yapılabileceğini, ulu ortaya s*çılamayacağını söyler.

Bu verdiğim örnekler basit durumlardır.

Konu cinsellik ve saldırganlığa geldiği zaman çatışma daha da şiddetlenir.İşte bu durumda egonun büyük görevi yani denge görevi başlar.

İd ve süperego çatıştığı zaman egonun dengeyi bulması gerekiyor.Ego çatışmayı dengeleyerek çözecektir.Ortamdaki fiziksel koşulları değerlendirecek ve dahada önemlisi süperegoyu dikkate alarak çözecektir.

İşte bu yüzden,

bu denge bir terazi dengesi olarak düşünmemelidir.

Eğer ego süperegoyu hiç dikkate almayıp fiziksel koşulları değerlendirerek sorunu çözerse psikopatlar oluşur.Psikopatlar, seri katiller ve seri hırsızlar normalde gerçek durumu mükemmel değerlendirir.(Çünkü sadece ego var.Yani akıl var.Süperego yani ahlak devre dışı olduğu için…)Karakolun önünden çocuğu kaçırıp öldürürler ve yakalanmazlar.Gerçeklik değerlendirmesi mükemmel ama süperego yoktur.

Freud’a göre toplum ne kadar kötü olursa olsun, insanın kendisinden daha kötü olamaz.Dünyaya saldırganlık ve cinsellik ile gelindiği için ağırlık süperegoda olmalıdır.

Kişilik mekanizmaları oluştuktan sonra bile ara sıra bunlardan biri baskın davranabilir.Örneğin birey bir hastalıktan dolayı çok acı çekiyorsa idi baskın olarak davranabilir ya da bir iş toplantısında birey süperegosu baskın davranabilir.Ancak genelde bir kişilik mekanizması bireyde baskın olur.Bu da kişilik tiplerine yol açar.

Kişilik Mekanizmalarına Göre Kişilik Tipleri
İDİ BASKIN BİREY
  • İd doğuştan herkeste eşit miktarda bulunur.Değişen ego ve süperegonun oranıdır.Bu yüzden, “Ben hiç cinsellik düşünmüyorum”, “Benim aklıma hiçbir canlıyı incitmek gelmez” şeklinde ifadeler inkar mekanizmasıdır.
  • İd baskınsa bencil yani yalnız kendini düşünen, kendisi dışında kimseyi düşünmeyen bir kişilik oluşur.
  • Bu birey aşırı tepkiseldir.İstediği herhangi bir şey olmadığında ortalığı birbirine katar.Beklemeye ya da ertelemeye tahammülü yoktur.
  • Sürekli haz peşinde koşar.Tek düşüncesi kendi ihtiyaçlarını tatmin etmektir.
  • Fırsatını bulduğunda tüm toplum kurallarını ihlal eder.Ama beceremez.
  • Tamamen duygularıyla yani fevri olarak hareket eder.
EGOSU BASKIN BİREY
  • İdin üstüne egonun geliştiği ancak süperegonun zayıf kaldığı zaman egosu baskın birey oluşur.Egosu baskın birey bencil olur, yalnız kendini düşünerek hareket eder.Ancak tepkisel değildir.
  • Tüm dürtülerini ve duygularını mükemmel denetler.Tüm duygularını kontrol altında tutabilen kişikliktir.
  • Son derece planlı ve programlı hareket eder.Etrafındaki insanları kullanır ancak kullanılanlar kullanıldıklarının farkında olmazlar.
  • Tüm toplum kurallarını en ağır şekilde ihlal eden kişiliktir.Tamamını.Olabilecek en ağır şekilde.Tamamen planlı ve programlı.Kimse fark etmez.
  • Dışarıdan oldukça sevecen, nazik gözükür.
  • Çok başarılıdır.
SÜPEREGOSU BASKIN BİREY
  • Sürekli toplum kurallarına dikkat eder.Tek başına iken bile başkalarını düşünerek birileri varmış gibi.”Böyle yapayım çocuklarıma faydası olsun”, “Böyle yapayım insanlar iyi desin…” şeklinde düşünerek hareket eder.
  • Sürekli başkalarını dikkate alarak yaşar.
  • Yalnız bile başkalarını dikkate alıyor.
  • Aşırı fedakarlardır(Özgecilir).Kendi ihtiyaç ve isteklerinden başkaları için sürekli vazgeçerler.
  • Toplum ilişkilerinde aşırı mükemmeliyetçidir.
  • Cinselliği ve saldırganlığı uygun ortamda bile zor ifade eder.Ahlakından olsa gerek.
  • Kendilerini kontrol ederler.
  • Süperego, kişiyi gerekli gereksiz sürekli cezalandırdığı için aşırı endişeli(anksiyete yani halk arasında evhamlı denilen) kişilik oluşur.Ego bu cezalandırmadan kurtulmak için takıntılı düşünceler(obsesyonlar) oluşturarak süperegonun cezalandırmasından kurtulmaya çalışır.
  • En sık rastlanan takıntıları “temizlik” ve “ruhsal şeylerden korkmaktır”

Kişilik Gelişimi

Kişilik Nedir?
Kişiliğin Boyutları
MizaçKarakterÜslup
FREUD KİŞİLİK KURAMIERİKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMIBAĞLANMA KURAMLARITOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ
  • Yapısal Kuram:
    İd, Ego, Süperego
  • Topografik Kuram:
    Bilinç, Bilinç Öncesi, Bilinç Dışı
  • Psikodinamik Kuram:
    Libido, Thanatos
  • Psikanalitik Kuram
  • Psikoseksüel Gelişim Kuramı:
    Oral, Anal, Fallik, Latent, Genital Evreler
  • Temel güvene karşı güvensizlik (0 – 2)
  • Özerkliğe karşı utanç ve kuşku (2 – 4)
  • Girişimliğe karşı suçluluk (4 – 7)
  • Başarıya karşı aşağılık (7 – 12)
  • Kimliğe karşı suçluluk (12 – 18):
    Kimlik, Psikososyal Moratoryum, Rol karmaşası, Ters Kimlik, Dağınık Kimlik
  • Yakınlığa karşı uzaklık (18 – 30)
  • Üretkenliğe karşı durgunluk (30 – 60)
  • Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk (60 – -)
Çocuk Bağlanması

  • Güvenli bağlanma
  • Güvensiz çelişkili bağlanma
  • Güvensiz kaçınan bağlanma

Yetişkin Bağlanması

  • Güvenli bağlanma
  • Saplantılı bağlanma
  • Korkulu bağlanma
  • Kayıtsız bağlanma
  •  Erkeksi(Maskülen) cinsiyet rolü
  • Kadınsı(Feminen) cinsiyet rolü
  • Anrojen cinsiyet rolü
  • Belirsiz cinsiyet rolü
MARCİANIN KİMLİK STATÜLERİ
  • Başarılı kimlik statüsü
  • Moratoryum kimlik statüsü
  • İpotekli kimlik statüsü
  • Dağınık kimlik statüsü

Kişilik

Bireyleri birbirinden ayıran, bir defa oluştuktan sonra kolay kolay değişmeyen, zamanla oluşan ve çoook uzun zaman alan ve Türkiye’de insanlarda pekte bulunmayan örüntüye Kişilik deniyor.

Freud’a göre kişilik 7 yaşına kadar tamamlanmaktadır.Oysa ki günümüzde 27 – 28 yaşında oturur.Düşünsenizse insan oğlu, lüzumsuz her b*ku erkenden elde etmek için rezillik yaşatırken, 27 – 28 yaşına kadar kişiliğini oturtmamak üzere evrilmiş sanki…Ne rezil bir ırtır bu insanoğlu…

  • Zamanla oluşur.
  • Kararlıdır
    Oturduktan sonra kolay kolay değişmez.
  • Çevreyle ilişki kurmamıza yarar.
  • Benzer duruma benzer tepki vermemize yol açıyor.

Kişilik, bireyleri birbirinden ayırır.

KİŞİLİĞİN BOYUTLARI
Mizaç/HuyKarakterÜslup Ya Da Tarz
Huy, kişiliğin duygusal boyutudur.
Bazı duyguların(içe dönük olmak, dışa dönük olmak ya da olmamak gibi) genetik yatkınlık oldukları bugün bilinmektedir.
Doğuştan yatkınlık olarak gelir.
Kişiliğin sosyal yanıdır.
Toplum kurallandırır.
Kişiliğin değişime en açık boyutudur.Çünkü toplumda değişmektedir.
Kişinin problemlerle başa çıkmasıdır.
Sorun karşısında kimi kişiler duygu odaklı(ben bunu hak etmedim), kimi kişiler problem odaklı(bunu çözerim, bu sorunu çözeceğim) şeklinde tepkiler verir.Burada çok ilginç kişilikler ile karşılaşmak mümkündür.
Huy, mizacın günlük kullanımdaki karşılığı gibidir.
Mizaç ise kişiliğin duygulardan oluşan kısmıdır.Genetik yatkınlıktır.
İçe dönük olmak mizaç, utangaç olmak huydur.Dışa dönük olmak mizaç, girişken olmak huydur.Tepkisel olmak mizaç, sinirli olmak huydur.Tepkisel olmamak mizaç, sakin olmak huydur.

Kişilik gelişimi konusunda en kapsamlı, en baba kuramcı Freud’dur.

Dil Gelişimi

Dil insanlar arası iletişimi sağlayan, duygu, düşünce ve niyetleri aktaran karmaşık sistemin adıdır.Dil yalnızca iletişim demek değildir.Eğer öyle olsaydı iletişim hayvanlarda da olduğundan insanın hayvandan bir farkı kalmazdı.İnsan dilinin hayvandan ayıran en önemli özelliği, duygu, düşünce ve niyetlerini aktarabilmesdir.

Dilin Öğeleri

Büyün dillerde morfem(hece) vardır.
Ses(Fonem)Ses birimidir.(d, g, q, s, b) gibi sesler her dilde farklıdır.Alfabedeki ses miktarı ile günlük kullanım miktarı aynı değildir.Türk alfabesinde 29 ses vardır ama günlük kullanımda farklı şivelere göre ses miktarı çok daha fazladır.Bütün dilerde fonem vardır.
Semantik(Anlam)Birleştirilen seslerin dış dünyada ya da o dili konuşanların zihnindeki karşılığıdır.Örneğin, su seslerinin ya da evlerden gelen seslerin dış dünyada ya’da zihinde bir karşılığı yani anlamı olması gerekir.
Ses – morfem – semantik insan ve memeli hayvanlarda ortaktır.
Sentaks(Söz Dizimi)Cümle kurma, insanı hayvandan ayıran en temel özelliklerden biridir.Yeryüzünde yanlız olarak bir tek insan yapabilir.Bu söz dizimi; duygu, düşünce, niyetleri ve kültürü, bilimi diğer insanlara aktarmayı sağlar.
Pragmatik(Dilin Kullanımı)Kelime yanındaki kelimeye, cümle yanındaki cümleye göre anlam değiştirir.İnsan dilini daha karmaşık hale getirir.
Alçak Adam
Alçak Duvar
Alça Gönüllülük
Aynı sözcüğün yanındaki sözcükler değişince üç farklı anlama geliyor.Chomsky buna “dil oyunları” diyor.Buna göre kelime ve cümlelerin yerini değiştirip sınırsız sayıda anlam üretmek mümkündür.

Dilin Nasıl Öğrenildiğine İlişkin Görüşler

Davranışçılık

Dilin uyaran – tepki ve pekiştireç bağı ile öğrenildiğini savunmaktadır.

Çocuk tesadüfen su sesi çıkarıyor.Anne çocuğa su veriyor.Su ile su sesi arasında bir bağlantı kuruluyor.

Sosyal Öğrenme

Hiç pekiçtireç almadığımız kelimeleri nasıl öğreniyoruz?” sorusuna sosyal öğrenmeyi cevap olarak verebiliriz.

Taklit ve model alma ile öğrenildiğini ama daha çok model alma ile öğrenildiğini savunur.Çocuk çevresinde konuşulan sözcük ve cümleleri model almaktadır.

Telafuz açıklar.Dil taklit olduğu için yöresel konuşmalar çıkıyor.

Chomsky ve Psikolenguistik Kuram

Chomsky!nin görüşü, “Dil, insan türü için doğuştandır.Dil insanlar için biyolojik alt yapı, doğuştan donanım, türsel hazır bulunuşluktur.” şeklindedir.

Chomsky’e göre tüm insanlar yeryüzüne Dil Edinme Mekanizmasıyla gelir.

Sesler, seslerden morfemler oluşturma, bunlardan anlam yani semantik oluşturma ve sentaks(söz dizimleri) yapıp farklı anlamlar türeterek kullanmak yani pragmatik tüm insanlarda doğuştan gelmektedir.

Ayrıca çevrede konuşulan dili alıp zihne yerleştirme alıcı dil ve daha sonra zihne yerleştirilen dili kullanma ifade edici dildir.Bu tüm insanlarda doğuştan gelmektedir.

Bütün bu özellikler doğuştan dil edinme mekanizmasının içinde gelmekte ama bunları hangi dil üzerinde yapacağımızı, hangi dili konuşacağımızı çevreden öğrenmekteyiz.

Bu kuramdan yola çıkarak aşağıdaki varsayımlarda bulunabiliriz.

  • Sağırlar dili neden mükemmel öğrenirler?Cevap olarak, mekanizma doğuştandır.
  • Niye bu kadar çok dil var?Cevap olarak, mekanizma doğuştandır.O yüzden insanların olduğu heryerde dil vardır.
  • Dilde nasıl bu kadar anlam zenginliği var?Cevap olarak, kelime ve cümlelerin yeri değiştirildiğinden dolayı.Pragmatik.

Chomsky’e göre A dili B dilinden üstün ya da şöyle böyle olması hikayedir.

Önemli olan pragmatik olmasıdır.

Psikolenguistikçilere Göre Dil Gelişimi Aşamaları

Bütün dünyadaki çocuklar bu aşamalardan geçip dil öğreniyor.Bundan dolayı kalıtımsaldır.

Evreler

AGULAMA(0 – 12 Ay)Ağlama(0 – 2 Ay)Çocuk ağlayarak dille ilgili organları kullanmayı, yani dudak, dil, damağını kullanmayı öğrenir.İlitişimde vardır.
Babıldama(2 – 6 Ay)Bu dönem tam olarak agulamaya karşılık gelir.Çocuk “aguuuu”, “abbabba”, “ecededee” şeklinde salak saçma sesler çıkarır.Bu evre doğuştan sağırlarda da vardır.Bu dil doğuştandır görüşüne en büyük kanıttır.Bu gün bizim çıkartamadığımız sesleri bebekler bu evrede çıkarırlar.

Hertürlü ses çıktığı için, dil gelişimi için evrenseldir.

Çağıldama/Heceleme(6 – 12 Ay)Dik yerelleşiyor.İçinde bulunduğun yerin sesleri kalıyor diğerleri gidiyor.Sağırlarda ses çıkarmayı bırakıyor.Önce birbirini takip eden sonra takip etmeyen heceleri söyler.”nana”, “anne”, “nene”
Tek Sözcük(12 – 18 Ay)

Otistik ve zihinsel engelliler için burası kritik dönemdir.

Semantiğin oluştuğu yerdir.

Bilinçli olarak çıkarır.

Çocuk top derken topa karşılık geldiğini bilerek top seslerini çıkarır.

Bir kelimeyle birden çok kastediliyorsa buna morgen deniyor.

Telegrafik Konuşma(18 – 24 Ay)İki, en fazla üç sözcükle konuşulur.Bağlaç ve ekler kullanılmaz.

Su ver.
Top at.
Ben gel.
Ali ben oyna.

gibi gibi saçmaaaa sapannnnnnnn konuşma tarzıdır.

İlk Gramer(24 – 60 Ay)Gramer kurallarına uygun konuşma başlar.

Chomsky ve Piaget’in Ekledikleri

Chomsky, alıcı dil ve ifade edici dili ekler.

Piaget’te eksik kurallaştırma ve aşırı kurallaştırmayı ekler.

Alıcı dil, 0 – 2 yaş aralığında muazzam işler.2. dil ana dil gibi öğrenilmez.Alıcı dil hala mevcut lakin o kadar değil.

Önce alıcı dil gelişir, daha sonra ifade edici dilde kullanılmaya başlar.

Eksik kurallaştırmada bir nesnenin bir tane adı vardır.Örneğin, “simitçi” kelimesinde ki “çi” ekini bir tek burada kullanıldığını sanar ve “tornacı” kelimesini bu şekilde değilde “torna abi” gibi seslendirir.Çünkü mevzuyu anlamamış.Eksik kurallaştırmış.

Aşırı kurallaştırmada çocuk bir gramer kuramını yerli yersiz kullanır.Örneğin, “simitçi”, “kalemci”, “polisci”, “sizler geldiler” vs. gibi.

Aşırı kurallaştırmada çocuk kelime üretir.”Yalandırdım”

Vurgu yapmak için bir kelimeyi iki kere kullanma aşırı kurallaştırmadır.

Anlatım bozukluklarının çoğu aşırı kurallaştırmadır.

Piaget’in büyük iddaası, “Dil ve Biliş paraleldir”.
Bilişsel gelişimi en iyi takip eden alan dil gelişimidir.
Önce düşünce gelişir, devresel tepki(agulama), önce nesne sürekliliği oluşur, sonra tek sözcüğe geçilir.Önce sembolleştirme sonra gramer oluşur.

Piaget ve Chomsky ortak noktası konuştuğunuz dilin önemi yoktur.

Yansıtıcı Dil Hipotezi

Dildeki tüm sesler doğadan çıkarılan seslerden türer.Yanlıştır.Eğer dildeki sesler doğadan çıkarılan seslerden türeseydi tüm  dillerdeki sesler aynı olurdu.Otistik ve PDR’cilerde aktif kullanır.

Otistiğin en büyük belirtisi dilde gecikmedir.Otistikler sematik ve sentaksta problem yaşar.

Asperger Sendromu, mecaz ve benzetme anlamaz.

Vygotsky Bilişsel Gelişim Kuramı

Vygotsky Piaget’e temel olarak üç yönden karşı çıkmıştır.

Dil Düşünce İlişkisiMonologlarEvreler
PiagetPiaget’de dilin düşünceyi geliştirmede hiçbir rolü yoktur.Dil yalnızca düşünceyi yansıtan bir araçtır.Piaget’e göre iletişim yoktur.Piaget’te monologlar benmerkezciliğin ürünüdürler.Ne hakkında konuşuyorlar bakmamıştır.Piaget’e göre bir evreden diğerine olgunlaşma ve fiziksel deneyimle geçilmektedir.Piaget’te eğitim ve sosyal ilişkiler bilişi geliştirmez.
VygotskyÖğrenilen kavramların, benzerlik ve farklılıklarını bilmek düşünceyi geliştirir.Lakin Vygotsky’ye geldiğimizde monolog sesli düşünmedir cevabını alıyoruz.Vygotsky’e göre ise fiziksel deneyim kadar sosyal deneyim de(başkaları ile kurulan ilişki) zihni geliştirir.Yani, deneyim sosyaldir.
Kendiliğinden Edinilen Kavramlar
Günlük yaşamda öğrenilen kavramlardır.Sistemli olmadıkları için düşünceyi geliştirmezler.Sonradan Kazanılan Kavramlar
Sistemli olarak öğrendiğimiz kavramlardır.Yani sistemli olarak sunulurlar.Düşünceyi geliştirirler.
Sesli düşünme daha sonra kaybolmaz.İçsel konuşmaya(sessiz düşünmeye) dönüşür.Yakınsal Gelişim Alanı
Bilen bir çocuk ya da bilmeyen bir çocuğa yetişkin kılavuzluk yaparak bilmediği şeyi nasıl yapacağını gösterirse, çocuk kendi başına iken yapamadığını yapabilir duruma gelir.Burada bir klavuzluk ile çocuğun yapamadığını yapması bir üst evreden sadece tek bir özelliği çekmek demektir.Yakın Gelişim Alanı
Çocuğun ya da bireyin kendi başına yapamadığı bir şeyi yardım ya da kılavuzluk yapıldığında yapabilir duruma geldiği düzeye yakın gelişim alanı denir.
Buradan anlayacağımız, kavramların benzerlik ve farklarına ne kadar hakimseniz düşünceniz o kadar gelişiyor.Vygotsky, dil düşünceyi geliştirir demektedir.Monolog yaparken çocuk kendi düşüncesini kontrol etmeye başlar.Çocuk dönemde ne kadar çok monolog yaparsa ileride o kadar sistemli ve planlı düşünür.Monolog, etkili ve ikna edici konuşmayı sağlar.Hitabet sanatı(politikacılar ve sanatçılarda olduğu gibi.)Bu herife göre monologta iletişim vardır.Yetişkin ya da akranın sorular, benzetmeler ve örneklerle çocuğun yapamadığını yapabilir duruma getirilmesine yetişkin veya akran kılavuzluğu denir.İçselleştirme
Çocuk, yakın gelişim alanında edindiği yeni becerileri içselleştirir.Böylece yakın gelişim alanı eskiden olduğundan daha ileri gider.Yapı İskelesi Kavramı
Öğretenin ya da akranın, çocuğun ya da öğrenen bireyin henüz bilmediği bilgileri örnek ve benzetmeler kullanarak öğrenmesi sırasında kullandığı örnek ve benzetmeler başka bir deyişle öğretim araçları yapı iskelesi kavramıdır.
Çocuğa yapmadığını yaptırıyoruz.Böylece eğitim düşünceyi geliştiriyor.

Gördüğünüz gibi Vygotsky’in Piaget’ten farkı deneyimin sosyal olmasıdır.

Başka insanlarla kurulan ilişki düşünceyi değiştiriyor.

Piaget’e göre dilin düşüncede hiçbir görevi yoktur.İster 2 milyon kelimeden oluşan İngilizce, istersede Türkçe ya da 300 kelimeden oluşan kabile dili olsun fark etmez…Dilin düşüncede rolü yoktur.Sadece sosyal aktarımdır.

Vygotsky’e göre ise dilin düşüncede rolü vardır.Dil düşünceyi geliştiren üst düzey bir araçtır.

Piaget, monoloğun nedenini benmerkezci olarak görmektedir.Piaget’e göre çocuk o kadar benmerkezcidir ki iletişim ihtiyacı duyulmaksızın çocuk kendi kendine konuşmaktadır.

Lakin Vygotsky’e göre monolog sesli düşünmedir.Monologlar zamanla kaybolmakta ve “İçsel Konuşma” yani sessiz düşünmeye dönüşmektedir.

Monoloğun bilişsel gelişimde oldukça önemli yeri vardır.Monolog yaparken çocuk kendi düşüncesini kontrol etmeye başlar.Bu dönemde çocuk ne kadar çok monolog yaparsa ileride o kadar sistemli ve planlı düşünür.Konuşurken daldan dala atlayanlar ya da kompozisyon yazarken ilk cümle ile son cümle arasında ilişki olmadan yazanlar vardır.Bunlar, bu yaş aralığında fazla monolog yapmamış kişilerdir.Monoloğu çok yapanlar, düzgün konuşur yani hitabet sanatı vardır ve kompozisyonda giriş ve sonuç bağlantısını güzel kurarlar.

Yakın Gelişim Alanı

Piaget’e göre bir evreden diğerine olgunlaşma ve fiziksel deneyim ile geçildiğinden bahsetmiştik.Dolayısıyla belli bir yaşa gelmeden işlem öncesindeki bir çocuğun somut işlemler dönemininin özelliği olan matematiği asla yapamaması gerekmektedir.

Lakin 5 yaşındaki bir çocuğu ele alırsak, Piaget’in iddaasının aksine sokakta tartıcılık yapan, simit satan çocuklar aldıkları paranın üstünü hesaplayabilmektedirler.Yani matematiksel işlemi işlem öncesindeki bir çocuk yapabilmektedir.Eee hani Piaget’e göre bu tür işlemleri yapabilmesi için çocuğun somut işlemlere geçmesi gerekiyordu…İşte yapıyor deyuz…

İşte burada Vygotsky’e göre düşünürsek eğer, 5 yaşındaki bir çocuk kendi başına sittin sene matematiksel işlem yapmayı öğrenemez.Ancak bir yetişkin ya da akranı bu çocuğa klavuzluk yaparsa kendi başına yapamadığı işlemleri yapabilir duruma gelir.Bir yetişkin ya da akran çocuğa örnekler ve benzetmeler ile para üzerinde dört işlemin nasıl yapılacağını öğretirse çocuğun kendi başına asla öğrenemeyeceği bu işlemleri öğrenebilmesini sağlar.

Yakınsal Gelişim Alanı

Çocuğun kendi başına yapamadığı ancak bir yetişkin ya da akran kılavuzluğu ile yapamadığını yapabilir duruma gelmesi yukarıda bahsettiğimiz gibi Yakın Gelişim Alanıdır.Ancak bu çocuk yalnızca para üzerinde dört işlemi yapabilmekte ama çocuğun önüne 4+3=? gibi işlem konulduğunda yapamamaktadır.Bunlar için tekrar kılavuzluk alması gerekecektir.Dolayısı ile yakın gelişim alanı, tek bir alanda çocuğun düşüncesinin ileriye çekilmesidir.

İçselleştirme

Birey yukarıdaki bahsettiğimiz süreyi içselleştirir.Yani kendi başına yapabilir duruma gelir.

Destekleme / Yapı İskelesi Kurma

Bir yetişkin ya da akranın, çocuğu yakın gelişim alanına çekerken kullandığı örnekler, benzetmeler, sorulardır.Başka deyişle, çocuğu yakın gelişim alanına geçerken kullanılan öğretim yöntem ve tekniklerdir.

Vygotsky Kuramından Çıkan Sonuçlar

  • Yetişkin ya da akran kılavuzluğu…İdeal olan akran kılavuzluğudur.
  • İşbirlikçi öğrenme(Kubaşık).Çocukları bir araya getiriyorsun, birlikte çalışıp öğreniyorlar.
  • Açık sınıf uygulamaları.1, 2, 3, 4 ve 5. sınıfların bir arada olduğu tüm öğrencilerin öğretmenin kılavuzluğunda birbirlerinden öğrendiği sınıf ortamlarıdır.
  • Bilişsel çıraklık.Öğretmen olmayıp, öğretmen olan herkez bilişsel çıraktır.Okul öncesinde aktif uygulanır.Ya da ben şuanda stajyer öğretmenlik yapıyorum.Aslında bilişsel çıraklık yapıyorum.
  • Yapı iskelesi ya da destekleyici etki.Çocuğu yakın gelişim alanına çekerken kullanılan her türlü malzeme.
  • Akran danışmanlığı.
  • Dil düşünceyi geliştiriyor.(Eğitim, Sosyal Çevre, Sosyo Ekonomik, Kültür).Piaget’te bunların etkisi sıfırdır.

 

PiagetVygotsky
  • Çocukta, hazırbulunuşluk olacak.
  • Deneyim fizikseldir.Dokunacak, görecek, yaşayacaksın.Çocuk kendi kendine öğrenir.
  • Öğretmenlij(Öğrenci öğretmenliği)(8 yaşındaki 5 yaşındakine öğretmenlik yapar.Uzmanlık önemli.)
  • Çevre, fizikseldir.Düşünceyi değiştirmez.
  • Çocukta, malzeme hazır olacak.
  • Deneyimde sosyal kılavuzluk var.
  • Öğretmenlikte akran klavuzluğu var.Uzmanlık ya da üst devrede olmak önemli değil.Bilmek önemli.
  • Çevre, kültürel araçlar var.İçinde bulunduğumuz kültürün araçları düşünceyi geliştiriyor.

Dikkat!!!
Soruda Öğretme varsa Vygotsky’i yapıştırıyorsun.
Eğer öğretme kendiliğinden gerçekleşiyorsa sorunun cevabı Model Almadır.(Dolaylı Öğrenme)

Bir tek Piaget’te öğretmen öğrenciyi bağımsız bırakacak…Onun dışında herkezde kılavuzluk vardır.

Yakın gelişim alanı, durumudur.
Yapı iskelesi, örnek, benzer soru, yapıp gösterme

Ergen Benmerkezciliği

Merhaba…Bu yazımızda tamamen sosyal bir olgu olan Ergen Benmerkezciliğinden bahsedeceğiz.

Ergen benmerkezcilik, ergenlikte soyut düşünmenin sosyal yapısıdır.

Buradaki benmerkezcilik “Benim duygu ve düşüncelerim biricik ve tektir” gibisinden saçma sapandır.

Ergen kendisinin anasından babasından, öğretmeninden hocasından daha zeki olduğunu düşünmesidir.

Olasılık türetiyor.Soyut kavramlar gelişiyor.Hazır cevap haline geliyor.Biriciğim, tekim triplerine giriyor.

Ergen benmerkezciliği “hayali izleyici” ve “kişisel efsane” şeklinde iki boyuttan oluşuyor.

Hayali İzleyici

Ergenin sürekli başkaları tarafından takip edildiğini düşünmesidir.Ergen saçlarını kestirdiğinde ya da boyattığında poz veriri gibi hareket eder.Biyolojik değişimler.

Kişisel Efsane

Bireyin, kendi duygularının ve düşüncelerinin yeryüzünde ilk defa yaşandığını düşünmesi ve her şeyi yapabileceğine inanmasıdır.

“Kimse benim kadar sevmedi”, “Kimse benim kadar acı çekmedi” gibi gibi tripler belirtileridir.

“Ben herşeyi yapabilirim” duygusu risk alma davranışını tetikler.Yanlış not almadıysam eğer “omnipotent” diye saçma bir İngilizce terimine karşılık geliyor.

Dikkat!!!
Soru kökünde Bilişsel Benmerkezcilik varsa İşlem Öncesine gideceksin.
Süreç, işlem anahtar sözcükleri varsa aklımıza Ergen Benmerkezciliği gelmeyecek.İşlem öncesi gelecek.

Piaget – Soyut İşlemler Evresi (11 – 18 Yaş)

Merhaba…Bu yazımızda Piaget’e göre düşüncenin ulaşabileceği en son nokta olan Soyut İşlemler bir başka adıyla ise Önermeli İşlemler evresine göz atacağız.
Okumaya devam et

S. Ertürk’e Göre Program Değerlendirme Yaklaşımları

Değerlendirme Programın 4. temel öğesidir.

“Ne Kadar Öğretebildik” sorusuna cevap arar.

Önce Hedeflere, sonra İçeriklere ve en sonda eğitim durumlarına uygun olacaktır.

  1. Yetişek(Program) Tasarısına(Plan) Bakarak Değerlendirme
    Plana bakarak değerlendirmedir.
  2. Ortama Bakarak Değerlendirme
    Okulun, sınıfın ve yakın çevrenin şartlarına göre değerlendirme.
  3. Başarıya Bakarak Değerlendirme
    Notlara göre değerlendirmedir.
  4. Erişiye(Ulaşılan Nokta) Bakarak Değerlendirme
    Dikkat!!!Buradan soru gelebilir…
    Başta belirlenen hedefler ile sonradan ulaşılan hedefler arasındaki farka bakılır.
  5. Öğrenmeye Bakarak Değerlendirme
    Kalıcılığın derecesini ölçen değerlendirmedir.
  6. Ürüne Bakarak Değerlendirme
    En iyi değerlendirme şeklidir.Hem girdi, hem işlem, hem de çıktı değerlendirilir.
    Üsttekilerin hepsini kapsar.

Ek Olarak

Hedefe Dayalı Değerlendirme Modeli(Tyler)

Ülkemizde uzun yıllar kullanılmıştır.

Bu model yukarıdaki 4. numara olan Erişiye Dayalı değerlendirme yapar.Yani hedefleri hem girdide hem de çıktıda değerlendirerek yargıda bulunur.

Modelin en büyük eksiği işlem değerlendirmesi yapmamasıdır.